Adalar arasında İstanbul’a en yakın Prens Adası Kınalıada gezilecek yerler son yıllarda oldukça popüler. Kınalıada ‘da ağaçlar ve çiçeklerle bezeli sokaklar, denize açılıyor. Simetrik biçimde inşa edilen yüzyıllık yapılar adanın en zarif örneklerinden. Bu yazımızı, Kınalı ada gezi rehberi olarak referans alabilirsiniz.
KINALIADA TARİHİ
Prens Adaları’nın İstanbul’a en yakını olan Kınalıada, adını kınaya benzeyen kırmızı – kahverengi karışımı toprağından alıyor. İstanbul’un fethinden önce, Bizans’ın en önemli sürgün yerlerinin başında gelen adada, pek çok imparator, prens ve prenses tutsak edilmiş. Malazgirt Savaşı’nda, Selçuklulara yenilen Bizans İmparatoru Romanos Diogenes de Hristos Manastırı’na kapatılarak ömrünün sonuna kadar adada kalmış.
Resim Kaynak: Nejat Gülen – Kınalıada, İst., 1937, Tarih Vakfı İstanbul Ansiklopedisi
KINALIADA GEZİLECEK YERLER
İstanbul’dan yaklaşık 40 dakikalık vapur yolculuğundan sonra, Kınalıada İskelesi’ne ulaşılabiliyor.
SİRAKYAN EVLERİ
Kınalıada İskelesinin çıkışına doğru Sirakyan evlerinin güzel yapısı ile karşılaşıyorsunuz. Eskiden günümüze, ayakta kalmayı başarmış en zarif mimari miras olan ikiz Sirakyan Evleri, 1900’lerin başında, ticaretle uğraşan Sirakyan Ailesi tarafından yaptırılmış .Ön yüzü denize bakan evlerin arka kısmı ise küçük birer bahçeye açılıyor.
KINALIADA PLAJLARI
Cumhuriyet’in ilk yıllarında İstanbul entelektüellerinin önemli buluşma merkezlerinden biri olan Kınalıada, günümüzde İstanbul’a en yakın deniz seçeneği olmasıyla dikkat çekiyor. Prens Adaları’nın en küçüğü, çok sayıda kolay ulaşılır plaja sahip.
“Kınalıada ’da deniz banyosu”
Diğer adalara oranla ormanlık alanları daha kısıtlı olmasına karşın Kınalı Ada’nın en can alıcı yönü, çevresinin tümü plajlarla kaplı olması Vapur İskelesi’nin sağında uzanan çakıllı sahil, adanın en büyük plajı unvanına sahip. Bostancı kıyılarının tam karşısına denk düşen plajı, yerli halktan çok ziyaretçiler tercih ediyor.
Su sporları Kulübü’nün bulunduğu Yarbaşı mevkiine kadar olan bölge, Flamingo yolu olarak anılıyor, Adalılar arasında. Buradan itibaren adanın arkasına doğru devam ettiğinizde, ağaç ve makilerin gizlediği birkaç küçük kumsal göreceksiniz. Çevrede beğendiğiniz koylardan birini seçip denize girebilirsiniz.
ÇINARALTI MEYDANI
İskelenin sol yanında, ada çarşısına çıkan Jarden mevkii; sağ yanında ise plajlara ulaşan Akasya Caddesi uzanıyor. Henüz kahvaltı yapmadıysanız İskelenin tam karşısında ki Bahar Pastanesi’ne uğrayın. Kınalıada ’da diğer adaların aksine fayton yok.
Turizme açılmış adaların en küçüğü olan, eni 1.5; boyu ise 1.1 kilometre uzunluğundaki adayı baştan aşağı gezmek için birkaç saatinizi ayırmanız yeterli. Yürümeye pek gönlünüz yoksa iskele çevresinden bisiklet kiralamanızı öneririz.
Kafeler, dondurmacılar, kumpirciler ve çeşitli dükkanların çevrelediği İskele Caddesi’nden Jarden yoluna döndüğünüzde küçük bir meydan göreceksiniz. Burası, Kınalıadalılar’ın önemli buluşma mekanı, Çınarlatı. Gün boyu; serinlemeye ve sohbet etmeyi gelenleri ağırlayan meydan; eski bir çınar ağacının gölgesine dağılmış tahta masalar; bir açık hava kahvesi işletmeler tarafından paylaşılmış.
KINALIADA CAMİİ
Kınalıada, Çınaraltı Meydanı’nın karşısındaki parkın yanı başında, ilginç mimarisiyle dikkat çeken ada cami çıkacak karşınıza. Tarih boyunca, Prens Adaları arasında en fazla yağmaya uğrayan Kınalıada, 12. Ve 14. Y,zyıllarda Haçlılar ve GHirit korsanları tarafınca defalarca yakılıp yıkılmış. Ancak 19. Yüzyıldan itibaren gelişme gösterebilen ada, Rumların ve Ermenilerin yerleşim alanı olmuş. Adadaki ilk Türk ilkokulu ancak 1935’te; cami ise 1963 yılında yapılmış.
Çağdaş Türk mimarlarından Başar Acarlı ve Turhan Uyaroğlu’nın tasarladığı; üçgen çatısı ve kesik yivli minaresiyle Kınalıada Camii, İstanbul’da örneği bulunmayan modern bir mimarı üslup taşıyor.
HRİSTOS MANASTIRI
Ayazma Koyu’ndan yukarılara doğru kıvrılan orman içi yoldan, Hristo Manastırı’nın bulunduğu çamlık tepeye tırmanarak, çam ağaçlarının gölgelediği yemyeşil çayırlık, adanın en gözde piknik alanına ulaşıyorsunuz.
Adanın üç büyük tepesinden en küçüğü olan Manastır Tepesi’nin zirvesine kurulan manastır, İS 803’te Bizanslı bir general tarafından yaptırılmış. Ve keşişler için bir inziva merkezi olmanın yanı sıra, yüzyıllar boyunca Ortodoks din eğitiminin verildiği bir kurum işlevi görmüş.
Pek çok kez tahrip olup onarılan manastır, 19 yüzyılın sonlarında, bir Rum ailesinin restorasyonu ile bugünkü görünümüne kavuşmuş. Şimdi terk edilmiş halde bulunan manastır, yılın sadece belli dönemlerinde ibadete açılıyor.
KİLİSELER
1833 yılında Kınalıada’ya gelmeye başlayan Ermeni cemaati, kısa sürede adanın en yoğun nüfus potansiyelini oluşturmuş. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ise Ermeni entelektüellerin, İstanbul’daki en önemli merkezlerinden biri olmuş, Kınalıada. Ada kavramının getirdiği özgrülük ortamıyla kısa sürede pek çok sanatçı yetişmiş.
Kiliselere gelince… Akgünlük Sokak’taki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, Ermeni cemaatinin adadaki en büyük mabedi. Yemyeşil bir bahçe içinde yer alan çan kuleli taş bina, 1857 yılında yaptırılmış. İç duvarlarını süsleyen ve çok değerli parçalardan oluşan ikonlar, Rusya’dan gelmiş.
SU SPORLARI KULÜBÜ
Kınalıada’nın sembolü olan kulüp, 1968 yılından bu yana, sporculara kapılarını açmayı sürdürüyor. Türkiye’nin ilk olimpik yüzme havuzuna ev sahipliği yapan tesis, tarihi boyunca pek çok yüzme şampiyonu ve ünlü yüzücü yetiştirmiş.
Günümüzde olimpik havuzun yanı sıra, kapalı havuz, 3 bin kişilik tribün, yat marinası, 900 kişilik restoran, kamp odaları, lojmanlar, sauna ve kondisyon merkezi ile hizmet sunan kulübün imkanlarından için üye olmak gerekiyor.
Yarbaşı mevkii, Kınalıada, (Kınalı Ada Su Sporları Kulübü)
MİMOZA RESTORAN
Kınalıada’nın 80 yıllık restoranı, güneşin batışıyla birlikte, sihirli bir el dokunmuşçasına dolup taşıyor. İki ayrı kapalı bölümü bulunan mekânın, yaz aylarında en çok deniz kıyısına dizilmiş masaları rağbet görüyor. Balık çeşitlerinin yanı sıra, yaprak ciğer ve pilakisi meşhur.