orta karadeniz turu

Orta Karadeniz Turu – Kuzey Denizine Yolculuk

Uzak bir coğrafyayı anımsatan otantik giysileriyle Azdavay kadınları, Avrupa’nın en yaşlı doğal ormanlarının diyarı küre dağları, istiklal madalyalı İnebolu, Anadolu’nun en kuzeyindeki tarihi sürgün yeri Sinop… Gezginlerin son keşfi Karadeniz, yol tutkunlarını şaşırtmaya devam ediyor.

service

Orta Karadeniz Turu yapmak isteyenler, Orta Karadeniz’de gezilecek yerleri merak eden yol düşkünleri, gezginler ve kampçılar için unutulmaz Karadeniz deneyimimizi, tüm incelikleriyle aktarıyoruz.  Gezginlerimizin tavsiyeleri ve rota önerileriyle, “Orta Karadeniz gezi turu; Türkiye’nin Kuzey Deniz’ine yolculuk” yazımızı okuyunuz.

Orta Karadeniz Gezi Rehberi

Zengin flora ve faunasıyla 1.985 metre yüksekliğindeki Küre Dağları’nın eteklerinde yer alan Azdavay’dan başlayarak Türkiye’nin en kuzeyinde, ince bir yarımada üzerinde kurulu Sinop’a kadar uzanan yaklaşık 450 kilometrelik yol; yaylaları, dağ köyleri, plajları, gölleri, kanyonları ve festivalleriyle ideal bir yaz rotası.

Havaya girmek için

  • Michelangelo Antonioni’nin Yolcu, Emir Kusturica’nın Arizona Rüyası ve Philip Kaufmann’ın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği filmleri seyahat arzunuzu güçlendirecek.
  • Enrico Macias’ın L’Oriental, Eros Ramazotti’nin 9, Bülent Ortaçgil’in Gece Yalanları ve İlhan İrem’in Bir Meleğe Asık Oldum albümleri; size iyi birer yol arkadaşı olmaya aday.
  • Nazlı Eray’dan Sis Kelebekleri, Sabahattin Ali’den Bütün Şiirleri, Bütün Öyküleri I – II ile Tolga Ersoy’un Sinop Hanı kitapları yolculuk için iyi birer seçim.

Yazarın seçtikleri

  • Azdavay ve Pınarbaşı köylerinde bir eve konuk olun ve onların yaşam tarzlarını yakından tanıyıp dostluklarını paylaşın.
  • Suğla Yaylası’nda piknik yapın.
  • İnebolu sokaklarında dolaşıp tarihi evleri keşfedin.
  • Abana – Türkeli arasındaki koylarda bol bol yüzün.
  • Türkiye’nin en kuzey ucundaki İnceburun deniz fenerini ziyaret edin.
  • Akliman ve Karakum plajlarında denize girin; limandaki restoranlarda balığın tadına bakın.
  • Sinop Kalesi’nde gün batımını izleyin; tarihi cezaevini gezin.
  • Erfelek’te yemyeşil bir vadinin sakladığı şelaleleri keşfedin ve doğal havuzların buz gibi sularına dalın.

Orta Karadeniz Gezilecek Yerler

Orta Karadeniz turunda gezilecek yerleri aşağıda sıraladık. Tur anlatımımıza geçmeden buralara bir göz gezdirin. Orta Karadeniz turunda yaşadıklarımızı bu yazımızda bulacaksınız.

Orta Karadeniz Gezilecek Yerler

Küre Dağları Milli Parkı

37 bin hektarlık bir alana yayılan Milli Park, Kastamonu’nun kuzeybatısı ile Bartın’ın doğu bölümü arasında yer alıyor. Nadir bulunan bitki ve hayvan türlerinin yanı sıra zengin folklorik değerlere sahip dağ ve yayla köyleri de bu bölgede. Valla, Çatak ve Aydos kanyonları, Ilgarini ve İnaltı mağaraları, Sekicek Şelalesi, Ceneviz su kuyuları, Kızıl Kilise ve Ayı Gölü başta olmak üzere, sayısız yürüyüş parkuru ve mesire alanı sınırları içerisinde.

Nezihe Battal Kültür Evi

Camiikebir caddesi, İnebolu

1897 tarihinde denizci Battal Zade ailesi tarafından yaptırılan 5 katlı bir İnebolu konağı. 2001 yılında restore edilerek Kültür Evi’ne dönüştürülen binanın odalarında, İnebolu’nun 19. Yüzyıldan günümüze kadar uzanan fotoğrafları sergileniyor. Giriş katında ise yöreye özgü ak tarhana, elma ekşisi, ev reçelleri satılıyor.

Hafta içi 10:00’dan, haftasonu ise 13:00’ten 17:00’ye kadar ziyaret edilebilir. Giriş ücretsizdir.

Tarihi Sinop Cezaevi

Cumhuriyet caddesi, No:19, Sinop

Sinop Kalesi’nin güneybatı ucunda, iç kale içinde yer alan 10 bin 247 metrekare yüzölçümlü cezaevi ilk kez 1215 yılında Selçuklular tarafından kullanılmış, 37 koğuş, 21 hücre ve 64 gözlem hücresi bulunan cezaevinin bir bölümü çocuk ıslahevi olarak düzenlenmiş.

Rehber eşliğinde gezdirilen cezaevi; pazartesi hariç her gün, 09:00 – 18:00 saatleri arasında açıktır.

Orta Karadeniz Gezi Turu

Hazırsanız, Orta Karadeniz Turumuza başlıyoruz.

1. Gün; Masmavi gökyüzüne doğru yükselmeye başlayan güneş ışıkları ağaçların dallarını ısıttığında, altın gibi ışıldayan tomurcukların kokusu etrafı sarıyordu. Geceyi, Safranbolu’daki Mehveş Hanım Konağı’nda geçirdikten sonra, saat 09:30 sularında girdik, rotamızın başlangıcı olan Azdavay‘a.

Yolun iki yanında sıralanan ıhlamur ağaçları karşıladı bizi. Kastamonu’ya bağlı belde, dört bir yanı ormanlarla çevrili bir vadi boyuna yerleşmiş. Eski adı Paphlagonia olarak bilinen bu topraklar, atlarının gücünden dolayı “demir atlar ülkesi” olarak anılmış, Kasabanın yanı başında akan Devrekani Çayı’nın üzerinde kurulmuş Aşıklar Köprüsü’nden, diri ve serin bir çam Ormanına geçerek başlıyoruz gezimize, Dere ve kuş sesleri eşliğinde yaptığımız doğa yürüyüşü, üzerimizdeki kent yorgun günü almaya yetiyor. Kasaba merkezindeki hareketliliğin nedeni, hafta sonu yapılacak yayla şenlikleri.

Karadeniz’in bütün yaylalarında olduğu gibi, büyük kentlerde yaşayan gurbetçiler ile yerli halkın buluşup hasret giderdiği ve geleneklerin hatırlandığı bu özel günler burada da iple çekiliyor.

Ihlamur kokulu yaylada piknik

Kasaba çarşısında; rengarenk Azdavay bezleri, allı pullu gelinlikler, geleneksel giysi ve dokumaların sergilendiği vitrinlere yöneldikten sonra köy ekmeği, karpuz beyaz peynir, domates, salatalık, biber Ve fındıktan oluşan bir Kumanya hazırlıyoruz kendimize. Alışverişten sonra yaylada piknik var.

Pınarbaşı yolunun 11. kilometresinde küçük bir tepeyi aşınca, sağa ayrılan yoldan çıkıyoruz Suğla Yaylası’na, Karşımızda uzanan dağların yeşili yayladan başlayarak gittikçe koyulaşıyor. Ihlamur, çam, MEŞE, köknar, kayın, şimşir ve dağ kavaklarının çevrelediği geniş çayırlık alan, deniz seviyesinden yaklaşık 900 metre yükseklikte. Bizden önce gelen kampçı piknikçiler, yaylanın tadını çıkarmaya başlamış bile.

Çam ağaçlarının gölgesine yerleşip kır soframızı hazırlarken piknik vazomuz için kır çiçekleri topluyoruz. Tertemiz ve serin yaylı havası, iştahımızı bir anda kabartıyor.

Orta Karadeniz Turu

Çiçekli yelekler, rengârenk kuşaklar

Artık Azdavay köylerini keşfetme zamanı. Doğu Karadeniz’deki yayla evlerini andıran birbirine geçmeli kalın kütüklerden yapılmış Azdavay evleri, orman içlerine ve dağların yamaçlarına dağılmış. Motiflerle süslenmiş mavi, yeşil ve kırmızı boyalı pervazlar evlerin en belirgin özelliği. Her evin yanı başında taşların ve kütüklerin üzerinde yükselen penceresiz kulübeler ise samanlık ve erzak deposu olarak kullanılıyor.

Azdavay’ın renkli kültürünü tanımak amacıyla köylere yöneliyoruz. Bir süre sonra çitlerle bölünmüş geniş meraların üzerinde bir düzine kadar evden oluşan Topuk köyündeyiz. Bahçesinde tavukların gezindiği ahşap evin penceresinde, güler yüzlü bir köylü kadınıyla tanışıyoruz. Çiçekli bir bluz üzerine simlerle işlenmiş yeleği, renkli şeritli önlüğü, bele sarılan püsküllü kuşağı, uzun paçalı ve işlemeli şalvarıyla bir Azdavay kadını karşımızdaki…

Türkiye’nin başka hiçbir bölgesinde örneği bulunmayan bu yöresel kıyafet, ipe dizilmiş boncuklardan yapılmış “çökü” adı verilen iç başlığı, oyalı başörtüsü, renkli çoraplar ve yeşil lastik ayakkabılar ile tamamlanıyor. Derken, iki kadın daha geliyor yanımıza, onların giysileri de farklı değil. Ellerinde taşıdıkları süt kazanları ağzına kadar dolu. Bir ineğin, günde iki sağımla 30 litreye yakın süt verdiğini anlatan kadın, insan yüzüne susamış bir heyecanla bizi evine davet ediyor.

Orta Karadeniz Gezilecek Yerler

Azdavay köylerinin konukseverliği

İki bağımsız odanın yanı sıra, mutfak ve erzak odasının geniş bir sofaya açıldığı bir köy evindeyiz. Yıllar öncesinden tanışıyormuş gibi sıcak bir ilgiyle karşılanıyoruz, Misafirin ağırlanıp yemeklerin yenildiği sofa bölümü, evin asıl yaşayan kısmı. Hemen aç olup olmadığımız soruluyor. Aslında, bu soruya ne yanıt verdiğimizin pek önemi de yok; zira, evin gelinleri, adeta programlanmışçasına ateşe çay koyup masaya sac ekmeği, çökelek peyniri, yumurta ve sabah sağılmış katıksız süt getirmekte gecikmiyor.

Bulunduğumuz köy de tıpkı civardakiler gibi göçten nasibini almış fazlasıyla. Gençler çalışmak için büyük şehirlere gitmiş, onlar ise kopamamış buralardan. Buranın ekmeği, suyu, havası hiçbir yerde bulunmaz, diyorlar. Yeryüzündeki kültürlerin birer birer yok olup tüm yaşam biçimlerinin standartlaştığı günümüzde, etnik değerlerini koruyan Azdavay insanına hayranlık duyarak köyden ayrılıyoruz. Ev halkı bizi kapıya kadar uğurlayıp arkamızdan el sallıyor.

Orta Karadeniz Turu

Küre Dağları’nın nefes kesen vadileri

Kastamonu yönüne dönmeyip İnebolu yolunu izleyerek, Küre Dağları’nın eteklerine saklanmış vadilerin arasında kıvrıla kıvrıla ilerliyoruz. Billur pınarlar, yemyeşil çayırlarda kırmızı – kahverengi yelelerini savurarak dolaşan atlar, rüzgârın sağa sola savurduğu başak tarlaları, alacalı inekler ve tepelerin zirvelerine kurulmuş ahşap Karadeniz evleri süslüyor, yolumuzu. Fotoğraf makinelerimize çok iş düşüyor elbette.

Dik rampalarla ilerleyen asfalt yol, virajlı ama düzgün. 27. kilometrede Ağlı‘yı geride bırakarak Küre Dağları‘na tırmanmaya başlıyoruz. Milli Park ilan edilen Küre Dağları, endemik türler barındıran ve koruma altına alınan, dünyadaki 100 özel alandan biri. Türkiye‘de varlığı bilinen 132 memeli türünün üçte biri ile nadir örneklerin de bulunduğu tam 129 kuş türü, bu bölgede yaşamını sürdürüyor. 20 kilometreden fazla uzunluğuyla dünyanın en büyük kanyonları arasında gösterilen Valla Kanyonu, Ilıca Şelalesi ve Ilgarini Mağarası‘nın yanı sıra sayısız kanyon, şelale, mağara, dere, göl, yayla, mesire alanı, arkeolojik alan ve trekking parkuru Milli Park sınırları içerisinde yer alıyor.

Yolun 51. kilometresinde karşımıza çıkan Küre, dağların sarp yamaçlarına kurulmuş küçük bir kasaba. Burası aynı zamanda, Türkiye’nin en önemli bakır üretim merkezlerinden biri. Küre’den itibaren sahile kadar inişe geçen yol, 78. kilometrede İnebolu’ya varıyor.

Şapka devrimi yapan kent

Karşımızda Karadeniz‘in uçsuz bucaksız maviliği, İnebolu‘dayız, Sahil boyu uzanan Yakamoz Tatil Köyü‘nün plajında alıyoruz soluğu. Plaj çakıllı ama temiz; deniz ise serin ve çabuk derinleşiyor. Yüzme molalarında avuç dolusu deniz kabuğu ve renkli taş topluyorum sahilden, günün anısı olarak. Güneşlenmeye çok zaman ayıramıyoruz; arkamızda yamaçlara dağılmış İnebolu’nun aşı boyalı evleri bizi çağırıyor.

Yakamoz “Katil Köyü’nün denize bakan odalarından birinde yer ayırıp çarşı içine yöneliyoruz. Bu yaz başında tümüyle yenilenmiş haliyle konuklarına yeniden kapılarını açan tatil köyü, İnebolu’nun en iyi konaklama tesisi, Standart, suit, apart odalarda ya da bungalovlarda kalmak müşterinin tercihine kalmış.

“İnebolu kayıkla kağnının mucizeler yaratığı beldedir,” yazısı karşılıyor bizi çarşı girişinde. Kurtuluş Savaşı’nın ünlü ikmal araçları olan kayık ve kağnının yanı sıra, tarihi İnebolu evleri ilçenin simgesi olarak birer maketle anıtlaştırılmış. Savaş yıllarında Anadolu’ya silah, cephane ve mühimmat sevkiyatı İnebolu üzerinden yapılmış.

İnebolu halkı, 1924 yılında meclis kararıyla, savaşta gösterdiği gayret ve başarıların ötürü İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiş. Sahil Caddesi üzerinde, Atatürk’ün 27 Ağustos 1925 yılında Şapka ve Kıyafet Devrimi’ni ilan ettiği Türk Ocağı Binası’nı görüyoruz. Üç katlı kâgir bina, bir süre sonra Türk Devrimi ve Kurtuluş Savaşı Müzesi’ne dönüştürülecek.

Orta Karadeniz Gezi Turu

Aşı boyalı İnebolu evleri

İnebolu eski bir Osmanlı köyü. Sırtını Küre Dağları‘nın yeşiline, yüzünü Karadeniz‘e çevirmiş yüzyıllık İnebolu evleri semtin yüksek tepelerine kurulmuş. Neredeyse birer konak büyüklüğündeki iki – üç katlı bu ahşap evler; cumbalı, yüksek tavanlı, geniş pencereli ve aşı boyalı. Koruma altına alınmış 350 kadar ev bulunuyor, ilçe merkezinde. Sokak aralarında en zarif evleri ve bahçeleri keşfetme oyunu oynayarak, yürüyüşü bir eğlenceye dönüştürüyoruz.

Camii Kebir Caddesi üzerindeki Nezihe Battal Kültür Evi‘nden içeri giriyoruz. 1897 yılında denizci bir Osmanlı ailesi tarafından yaptırılan bina, restore edilmiş tipik bir İnebolu evi. Geçtiğimiz yıl bir kültür merkezi olarak düzenlenen evin odalarında, 19. yüzyıldan günümüze İnebolu‘nun geçirdiği değişim, bir fotoğraf sergisi ile anlatılıyor.

Evin giriş katında; ak tarhana, bal, elma ekşisi, kara erik ve ev reçelleri gibi yöresel ürünler satılıyor. Odalardan biri kütüphane, arka bahçe ise çay ve kahve servisi için düzenlenmiş.

Akşam saatleri, İnebolu çarşısının en hareketli zamanı. Yerel dokumalar, peştemaller, masa örtüleri, perdeler, ahşap mutfak gereçleri, kalaylı bakır kaplar, yün çorap ve fanilalar vitrinleri süslüyor. Çevrede şaşırtıcı derecede çok lokanta ve pastane var. Etli ekmek, kapalı ve açık kıymalı pide yörenin en sevilen spesiyalleri.

Toprak kapta pişirilen çorba kıvamındaki göveç, sabahları yeniliyor ve öğleden sonraya kalmıyor. Çarşının en eski dükkânlarından Başoğlu Pastanesi’nde, Kastamonu‘ya özgü çekme helvası yemek ise bir İnebolu geleneği.

Akşam yemeğinde, geceyi geçireceğimiz tatil köyünün restoranındayız. Deniz kenarına konumlanmış Heyamola, İnebolu’nun en iyi balık restoranı. Barbun, salata, zeytinyağlı tabağı ve mevsim meyvelerinden oluşan yemeğimizi yerken güneş tam karşımızda Karadeniz‘e gömülüyor. Bu sırada masamıza gelen şef garson söze giriyor: “İnebolu‘da güneş denizden doğar, denizden batar; bu bizim ayrıcalığımızdır.”

Havuz, plaj ve Abana yemekleri

Sabah, odamın penceresini açtığımda, Karadeniz’in püfür püfür rüzgârını yüzümde hissediyorum. İlk işimiz tatil köyünün havuzunda yüzmek oluyor. Uzun bir kahvaltının ardından, havuz başındaki şezlonglarda güneşlenip gazete keyfi yapıyorum. Saatlerimiz, 10:00’u gösterdiğinde İnebolu’dan ayrılıyoruz. Karadeniz sahil yolunu Sinop yönünde izleyerek, 22. kilometrede Abana‘ya varıyoruz.

Yemyeşil bir yamacın eteklerine kurulan Abana; otelleri, lokantaları ve çay bahçeleriyle hareketli bir yazlık belde. 1960’lı yıIlar da Amasra ile birlikte Karadeniz kıyılarının en gözde tatil merkezlerinden biri olan Abana, uzun süre sessiz kaldıktan sonra, son yıllarda tekrar canlanmaya başlamış. Bugün, üçü tatil köyü olmak üzere 10 ayrı konaklama tesisi ve kamp alanlarıyla konuklarını ağırlıyor.

Ankara ve çevresi, en çok ziyaretçinin geldiği yerlerin başında. Yaklaşık 7 kilometre uzunluğundaki sahilinin büyük kısmı plajlardan oluşuyor. Yer yer taşlık olan bu plajlar arasında en çok Liman Plajı ve ilginç kaya oluşumlarıyla dikkat çeken Hacıveli Koyu tercih ediliyor.

Deniz ve kumsal sefasının ardından, sahildeki bahçeli kahvelerden birine oturuyoruz. Yöresel yemekler otantik tarzda döşenmiş çardaklara servis ediliyor. Bir tür gözleme olan tereyağlı bazlamaç, muska şeklinde kesilmiş sebzeli mantı ve buz gibi yayık ayranından oluşan öğle yemeğimizi, Abana‘nın meşhur kaşık helvasıyla tamamlıyoruz.

Orta Karadeniz Turu

Karadeniz’in saklı koyları

Abana’dan itibaren bir yanda deniz, öte yanda dağ manzaralarının eşlik ettiği zevkli bir yoldayız. 17. kilometrede vardığımız Ginolu Koyu, doğal bir balıkçı limanı. Yarım daire şeklindeki koyun çevresi ağaçlar ve yeşilliklerle bezeli. Koyun sağ yamacında manastır kalıntıları gizli.

Çevrede kimsecikler yok: koyun tadını çıkarmak bize düşüyor. Burası, gözlerden uzak olup yüzmek ve güneşlenmek için ideal bir yer. 22. kilometrede karşımıza çıkan Çatalzeytin, ince bir sahil şeridinin hemen arkasına kurulmuş. 32. kilometredeki Türkeli, mütevazı bir sahil kasabası, Yol boyunca sık sık duraklayıp denize giriyor, kasaba ve köy kahvelerinde çay içip yeni yeni yüzlerle tanışıyoruz.

58. kilometredeki Helaldı köyünden itibaren sahilden ayrılıp orman yoluna giriyoruz. 68. kilometrede yer alan Ayancık, Sinop’un en büyük yerleşim birimlerinden biri. Kereste işleme tesisleri ve yol kenarlarına yayılmış dev tomruk yığınlarının arasından geçerek sahile iniyoruz. Çay bahçeleri ve hediyelik eşya tezgâhları, denizin kıyısına sıralanmış. Genç yaşta ölen sinema ve tiyatro oyuncusu Yaman Okay adına düzenlenen Ayancık Parkı, çocukların oyun alanı.

Yaz aylarının en gözde yeri ise Çukurca Plajı. İlçenin yöresel değerlerinden keten bezi dokumacılığı son yıllarda yeniden canlanmaya başlamış. Halk Eğitim Merkezi’nde kurulan el tezgâhlarında keten bezi üretimi geleneksel biçimde sürdürülüyor. Ayancıklı hanımların elinde yöresel nakışlarla bezenen keten bezinden peşkir denilen havlular, birbirinden şık yelekler, çantalar, masa örtüleri ve keseler, Halk Eğitim Merkezi’nin satış reyonunda bulunabilir.

Kilometre sayacımızı sıfırlayıp saat 14:30’da Ayancık’tan ayrılıyoruz. Niyetimiz Küre Dağları’nın yamacına saklanmış Akgöl‘ü ve İnaltı Mağarası‘nı görmek. Sinop yoluna dönmeyip yolun 4. kilometresinde Boyabat yönüne sapıyoruz. 8. kilometrede Yenikonak köyü geride kaldığında virajlı dağ yolu gittikçe yükselmeye başlıyor. 39. kilometrede sağa ayrılan 4 kilo- metrelik stabilize yolun ucu, Akgöl kıyısına çıkıyor.

Kırlar, dağ gölleri ve mağaralar

Deniz seviyesinden 1.070 metre yükseklikte, çam, köknar ve kayın ağaçlarının çevrelediği Akgöl’de, havanın oksijeni başımızı döndürüyor önce. Bir kentli olarak bu kadar temiz havaya alışkın değiliz ne de olsa! Orman İdaresi’ne ait bir dinlenme tesisi, ağaçların altına dağılmış piknik masaları ve su pınarları var çevrede. Göl kıyısında dağ, çiçekleriyle bezeli çayıra uzanıp kuşların senfonisini dinlemek, bütün kent yorgunluğunu üzerimizden alan bir doğa terapisine dönüşüyor.

Orta Karadeniz Gezilecek Yerler

Bu kez bir mağaranın dehlizlerine inmek üzere yola koyuluyoruz. Göl kıyısına iliştirilmiş levha, İnaltı Mağarası’na doğru gideceğimiz yönü belirliyor. 7 kilometrelik toprak yol, mağaranın bulunduğu dağın yamacına çıkarıyor bizi. Dar bir patikadan başlayarak, dik merdivenleri tırmandığımızda, devasa bir mağara ağzına ulaşıyoruz. Dışarıda 30 dereceyi bulan hava sıcaklığı, içeri girer girmez 20 derece kadar düşüyor.

Işıklandırılan ana galerinin sarkıt ve dikitleri çok etkileyici. Derinliklere doğru ilerledikçe dehliz daralıp sıcaklık hızla düşüyor. Yaklaşık 2.5 kilometre uzunluğundaki mağarada, ancak 500 metre kadar ilerlemek mümkün.

Devam etmek için özel ekipman bulundurmak gerekiyor. Çıkışta, mağara bekçisinin yeni demlediği sıcacık çayla ısınıyoruz. Sempatik bekçi, aynı zamanda bir bal üreticisi. Bize hararetle çevredeki köylerde arı kovancılığı yapıldığını anlatıyor.

Saat 18:30… Amacımız gün batımında Sinop’ta olmak. Mağara bekçisinin önerisi üzerine, geldiğimiz yoldan dönmek yerine, sağa ayrılan ana stabilize yolu takip ederek Ayancık’ın kapı komşusu Yeni konak köyüne ulaşıyoruz. Bu yol, Akgöl’e çıkarken kullandığımız dağ yolundan 18 kilometre daha kısa.

Üstelik orman köyleri, çeşmeler, şelaleler ve meyve bahçelerinin arasından geçiliyor. Birkaç kilometre ileride Ayancık sapağı geride kaldığında, sahil yolu başlıyor. Asfalt yol yine virajlı ama en azından geniş. 53 kilometrelik Sinop yolu yaklaşık 45 dakika sürüyor.

Orta Karadeniz Turu’nda Ulaşım

Azdavay

Konum için tıklayın

Azdavay’a gitmek için önce Kastamonu’ya ulaşmak gerekiyor. İstanbul’a 506, Ankara’ya 240, İzmir’e 895 kilometre uzaklıktaki Kastamonu’ya; İstanbul’dan, her gün 08:00-21:00 ve 23:00’te otobüs var. Yolculuk yaklaşık 8 saat sürüyor. Ankara’da ise her gün, 14:30, 17:30-19:30 ve 24:00’te servis var. Yolculuk süresi, 4 saat. Kastamonu otogarında, 08:00’den başlayarak 19:30’a kadar saat başı Azdavay’a minibüs kalkıyor. Yol 1 saat 15 dakika sürüyor.

İnebolu

Konum için tıklayın

İstanbul’a 610, Ankara’ya 330, İzmir’e 910 kilometre uzaklıktaki İnebolu’ya, İstanbul ve Ankara’dan direkt seferler var. İstanbul’dan 08:00-22:00 ve 22:30’da kalkan otobüsler, 9 saatte İnebolu’ya varıyor. Ankara’dan ise hareket saatleri 12:00 ve 24:00.

Sinop

Konum için tıklayın

Sinop, İstanbul’a 690, Ankara’ya 456, İzmir’e 1.025 kilometre uzaklıkta. En kolay ulaşım, Samsun’a uçup oradan Sinop’a geçmek. Samsun otogarında; her gün , saat 17:00’de Sinop’a sefer var. Yolculuk süresi yaklaşık 3 saat. Otobüsle gidecekseniz direkt seferler yapılıyor. İstanbul’dan 09:00-19:30 ve 21:30’da ; yolculuk süresi yaklaşık 10 saat. Ankara’dan 10:00 ve 21:00’de; seyahat süresi yaklaşık 8 saat.

Abana

Konum için tıklayın

Kastamonu Havalimanı sayesinde Türk Haya Yolları (THY) ve Pegasus Hava Yolları ile şehre uçmak mümkün. Kastamonu’da ise rent a car firmaları ile bağlantı kurularak araç kiralanabilir veya servis araçlarıyla Şehirler Arası Otobüs Terminalinden Abana servisleriyle ilçeye ulaşım sağlayabilirsiniz. Zonguldak-Abana arası yaklaşık olarak 312 km’dir.

Kaynak: Gezitravels

Tepki Ver | _a_rm_1
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
1
_a_rm_
Şaşırmış
0
hayran
Hayran
0
vir_sl_
Virüslü

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Gezitravels.com ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!